
Yayınlanma: 15 Aralık 2025 18:17
Güncellenme: 15 Aralık 2025 18:20
“Şanslı insanlar” gerçekten doğuştan mı avantajlıdır, yoksa bu durum beynin çalışma biçimiyle mi ilgilidir? Son yıllarda psikoloji ve nörobilim alanında yapılan araştırmalar, şans kavramının mistik değil, bilişsel ve davranışsal bir süreç olduğunu ortaya koyuyor. Bilim insanlarına göre; şans, çoğu zaman beynin, fırsatları algılama ve değerlendirme biçimiyle doğrudan ilişkilidir. Yazımızda, bu konu ile ilgili değerlendirmeler mevcuttur.
Şanslı olduğunu düşünen kişilerin ortak özelliği, çevrelerinde olup bitene daha açık ve dikkatli olmalarıdır. Bu kişiler:
Fırsatları daha hızlı fark eder.
Sosyal etkileşimden kaçınmaz.
Risk almaktan çekinmez.
Bu durum, şansın dışsal bir güçten çok davranış kalıplarının sonucu olduğunu gösterir.
Nörobilimde “retiküler aktivasyon sistemi” olarak bilinen mekanizma, beynin hangi bilgileri fark edeceğini belirler. İnsan beyni, her an milyonlarca uyaranla karşı karşıyadır ancak yalnızca odaklandığı ve önemli gördüğü bilgileri bilinç düzeyine taşır.
Bir kişi kendisini şanslı olarak tanımladığında:
Beyin fırsat sinyallerine daha duyarlı hale gelir.
Olumlu ihtimaller daha hızlı fark edilir.
Karar alma süreci hızlanır.
Bu nedenle bazı insanlar “tesadüfen” doğru yerde doğru zamanda bulunuyormuş gibi görünür.
Avrupa’da yapılan çeşitli davranışsal psikoloji çalışmalarında, kendisini şanslı olarak tanımlayan bireylerin:
Yeni iş teklifleriyle daha sık karşılaştığı
Sosyal fırsatları daha hızlı değerlendirdiği
Karar süreçlerini daha kısa sürede tamamladığı
gözlemlenmiştir. Uzmanlara göre; bunun nedeni, bu kişilerin çevresel sinyalleri daha etkin şekilde okuyabilmesidir.
Popüler anlatılarda şans sık sık kuantum fiziğiyle ilişkilendirilse de, bilimsel açıdan bakıldığında bilinç ya da beklentilerin fiziksel gerçekliği doğrudan değiştirdiğine dair kanıt bulunmamaktadır.
Ancak şu doğrudur:
İnsan zihni, olasılıkları değerlendirme biçimini değiştirir.
Dikkat ve farkındalık arttıkça “doğru seçimi yapma” olasılığı yükselir.
Bu durum, şansın kuantumdan çok bilişsel süreçlerle açıklanabileceğini gösterir.
Psikologlara göre kendisini şanslı olarak tanımlayan kişiler:
Hataları kişisel başarısızlık olarak görmez.
Denemekten vazgeçmez.
Olumsuzlukları geçici kabul eder.
Bu yaklaşım, uzun vadede daha fazla olumlu sonuçla karşılaşmalarına neden olur.
Uzmanlar, şansın sabit bir özellik olmadığını, geliştirilebilir bir bakış açısı olduğunu vurguluyor. Bunun için:
Dikkat alanlarını genişletmek
Yeni deneyimlere açık olmak
Olumlu beklentiyi davranışa dönüştürmek
şans algısını güçlendiren temel faktörler arasında yer alıyor.
Bilimsel veriler ışığında şans:
Doğuştan gelen bir özellik değil.
Evrenin kişiye sunduğu özel bir armağan hiç değil.
Şans, beynin fırsatları fark etme ve onları değerlendirme kapasitesinin bir sonucudur. Dünya her an sayısız olasılık sunar; hangi olasılığın gerçeğe dönüşeceğini ise odaklandığımız şeyler ve verdiğimiz tepkiler belirler.